weather |
hava |
forecast |
hava tahmini |
hot |
sıcak |
heat |
ısı |
cold |
soğuk |
cold |
soğuk |
How's the weather?
Hava nasıl?
What's the weather like?
Hava nasıl?
It's really nice.
(Hava) çok güzel.
It's hot.
(Hava) çok sıcak.
It's cool.
(Hava) serin.
It's cold.
(Hava) soğuk.
What's the forecast?
Hava tahmini ne?
There's a 20% chance of rain.
Yüzde 20 yağmur yağacak.
heatwave |
sıcak dalgası |
temperature |
sıcaklık |
What's the temperature?
Sıcaklık kaç derece?
It's 100 degrees in the shade.
Gölgede 100 Fahrenheit (37 derece)
I'm cold.
Üşüdüm.
I'm hot.
Bunaldım.
I'm burning up.
Yanıyorum.
heat stroke |
sıcak çarpması |
windy |
rüzgarlı |
gust |
kuvvetli rüzgar |
gusty |
.. |
breeze |
esinti, meltem |
breezy |
esintili |
gale |
fırtına |
It's windy.
(Hava) rüzgarlı.
The wind is blowing hard.
Rüzgar sert esiyor.
There's a light breeze.
Hafif bir esinti var.
sunny |
güneşli |
overcast |
kapalı hava |
cloudy |
bulutlu |
It's sunny.
(Hava) güneşli
The sun is shining.
Güneş ışıyor.
precipitation |
yağış miktarı |
shower |
sağanak yağış |
to rain |
(Yağmur) yağmak |
to shower |
Sağanak yağış yağması |
It's raining really hard.
Çok sert yağmur yağıyor.
It's pouring rain.
/
It's pouring.
Sağanak yağıyor.
When it rains, it pours.
Yağdığında, sağanak yağar.
It's raining cats and dogs.
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.
a lull between two storms
İki fırtına arasındaki sakinlik
storm |
fırtına |
hurricane |
kasırga |
torrential rain |
şiddetli yağmur |
That was one hell of a storm.
Sağlam bir fırtınaydı.
It's thundering. Zeus must be angry.
Şimşekler çakıyor. Zeus sinirli olmalı.
fog |
sis |
mist |
sis |
humidity f. |
nemli |
humid |
nem |
moisture |
nem |
dew |
çiğ |
snow | kar |
hail |
dolu |
sleet |
sulusepken kar |
blizzard |
tipi, kar fırtınası |
to snow |
kar yağması |
to hail |
dolu yağması |
to freeze |
donmak |
to melt |
erimek |
to thaw |
frost |
buz |
frostbite |
buz ısırığı |
It's snowing.
Kar yağıyor.
It's going to freeze tonight.
Bu gece don olacak.
Thomas is shivering with cold.
Thomas soğuktan titriyordu.
The pedestrian slipped on the ice.
Yaya buzda kaydı