class |
sınıf |
classroom |
sınıf |
roll call |
yoklama |
lesson |
ders |
curriculum |
müfredat |
Put away your books.
Kitaplarını kaldır.
Take out your Chemistry book.
Kimya kitabını çıkar.
She teaches a class.
O bir ders veriyor.
He is taking a class.
O bir ders alıyor.
He was expelled for fighting.
Kavga yüzünden okuldan atıldı.
They dropped out of school.
Okulu bıraktılar.
They skipped class.
Dersten kaçtılar.
We played hooky.
Okuldan kaçtık.
homework |
ev ödevi |
presentation |
sunum |
deadline |
teslim tarihi |
I'm doing homework.
Ödevimi yapıyorum.
Did you turn in your homework?
Ödevini teslim ettin mi?
It's time to hand in your homework.
Ödevini teslim etme zamanın geldi.
The teacher handed out the assignment.
Öğretmen ödev verdi.
When is the assignment due?
Ödevin teslim tarihi nedir?
Take notes!
Not al!
She gave a presentation on population trends.
Popüler trendler hakkında sunum yaptı.
quiz |
quiz, mini sınav |
test |
test |
mid-term |
vize, dönem ortası sınavları |
final |
final, dönem sonu sınavları |
We took a quiz.
Mini sınav olduk.
The teacher graded the tests.
Öğretmen testleri okudu.
She passed the quiz.
Quizi geçti.
He failed the quiz.
Quizden kaldı.
I think I flunked the test.
Sanırım sınavdan kaldım.
I flunked out of school. Frankly I think education is overrated.
Okulda başarısız oldum. Doğrusu eğitimin abartıldığını düşünüyorum.
question |
soru |
response |
cevap |
answer |
correct |
doğru |
right |
doğru |
incorrect |
yanlış |
wrong |
yanlış |
true |
doğru |
false |
yanlış, fausse |
Can I ask a question?
Bir soru sorabilir miyim?
Raise your hand.
Elini kaldır.
Answer the question.
Soruyu cevapla.
I racked my brain but I couldn't come up with the answer.
Çok kafa patlattım; ama cevabı bulamadım.
intelligent |
zeki |
genius |
dahi |
sharp |
akıllı |
brilliant |
zeki |
clever |
akıllı |
smart |
akıllı |
bright |
parlak |
stupid |
aptal |
dumb |
idiot |
ahmak |
retarded |
geri zekalı |
dunce |
mankafa |
dimwit |
budala |
She's as sharp as a tack.
O cin gibi (zeki).
I'm starting to catch on.
Kavramaya başlıyorum.
It dawned on me that I had no idea how to solve the problem.
Problemi çözmek için hiçbir fikrimin olmadığını farkettim.
We're getting the hang of it.
Anlamaya başlıyoruz.
The teacher realized that his class of students weren't very bright.
Öğretmen sınıfındaki öğrencilerin çok parlak olmadığını farketti.
It's hard for me to grasp quantum physics.
Benim için kuantum fiziğini kavramak çok zor.
That lecture on relativity was over my head.
Görelelik hakkındaki ders beni aştı.
What's the answer?
Cevap ne?
It beats me.
Ben de bilmiyorum.
I can't recall the formula.
Formülü hatırlamıyorum.
Would you like to study together?
Birlikte çalışmak ister misin?
We're trying to figure out how to solve the math problem.
Matematik problemini nasıl çözeceğimizi bulmaya çalışıyoruz.
Time to put on my thinking cap.
Bu konu üstünde uzun uzun düşünme zamanı.
Off the top of my head I can't think of the answer . Let me consult my notes.
Hatırladıklarımdan cevaba ulaşamıyorum. Notlarıma bakmama izin ver.
I'm going to try to brush up on my Spanish for my trip to Mexico.
Meksika'ya yapacağım gezi için İspanyolcamı tazeleyeceğim.
bewilder |
hayret |
puzzle |
baffle |
confuse |
karıştırmak |
It's on the tip of my tongue.
Dilimin ucunda.
The answer slipped my mind.
Cevap aklımdan uçtu gitti.
During class she's in a world of her own.
Ders esnasında kendi dünyasında yaşıyor.
It's in one ear and out the other...
Bir kulağından girip diğerinden çıkıyor.
absent-minded |
|
forgetful |
unutkan |
forget |
unutmak |
zone out |
dalmak |
pay attention |
dikkat vermek |
know it all |
ukala, çok bilmiş |
smart alec |
çok bilmiş |
wise guy |
bilge insan |
Maybe my notes will jog my memory.
Belki notlarım hatırlamam için bir ipucu verir.
Common sense is the sense that tells you the world is flat.
Sağduyu sana dünyanın düz olduğunu söyler.
I wasn't born yesterday.
Dünkü çocuk değilim ben.
He's got the brains to be a neurosurgeon.
Bir beyin cerrahı olmak için gerek beyne sahip.
A tutor gives me private lessons.
Bir hoca bana özel ders veriyor.
recess |
teneffüs |
cafeteria |
kantin |
teacher's pet |
öğretmenin gözdesi |
Sharpen the pencil.
Kalemi yont.
Underline that sentence.
Bu cümlenin altını çiz.
Highlight the text.
Metni vurgula.
Erase the mistake.
Hatalı yeri sil.
Cross out the word.
Kelimenin üstünü çiz.
Circle the answer.
Cevabı daire içine al.
Review the lesson.
Dersi tekrar et.
Go over the vocabulary again.
Kelimelerin tekrar üstünden geç.
Did you read over your notes?
Notlarını gözden geçirdin mi?
Can I borrow a pencil?
Bir kalem ödünç alabilir miyim?
Revise the essay.
Yazıyı tashih (revize) et.
brainstorm |
beyin fırtınası |
rough draft |
kaba taslak |
We wrote an essay about proportional representation in government.
Hükümette oransal temsil hakkında bir makale yazdık.
He rewrote the paper.
Yazısını tekrar yazdı.
Can you proofread my essay?
Makalemi okuyup düzeltebilir misin?
Please correct the paper.
Lütfen yazıyı düzelt.
I have really bad handwriting. I can't even read my own writing.
Gerçekten kötü bir elyazım var. Kendi elyazımı bile okuyamıyorum.
I need to do some research on Abraham Lincoln at the library.
Kütüphanede Abraham Lincoln ile ilgili araştırma yapmam lazım.