crops |
mahsüller |
irrigation |
sulama |
drought |
kuraklık |
plow |
sürmek |
sow |
tohum ekmek |
plant |
bitki |
irrigate |
sulamak |
Plow the fields.
tarlayı sür
This year we planted corn and beans.
Bu yıl mısır ve fasulye ektik.
fertilizer |
gübre |
manure |
gübre |
fertile |
verimli |
sprout |
tomurcuk |
fertilize |
gübrelemek |
Close to the volcano the soil is fertile.
Yanardağa yakın topraklar verimlidir.
harvest |
hasat |
yield |
verim |
Rotating crops will improve our yields.
Farklı ekinler ekmek verimimizi arttırır.
Silos are used to store grain.
Ambarlar tahıl saklamak için kullanılır.
At the farmer's market they sell local produce.
Çiftçi pazarında yerel ürünler satarlar.
These grapes were picked by hand.
Üzümler elle toplandı.
pest |
haşare |
pesticide |
böcek ilacı |
insecticide |
böcek ilacı |
organic |
organik |
ranch |
hayvan çiftliği |
ranch hand |
çiftlik işçisi, ırgat |
cattle rustler |
sığır hırsızı |
Round up the cattle.
Hayvanları topla.